Yeni iş modeliniz hazır mı?

Hasan Ender’in Yeri
6 min readApr 18, 2020

Covid-19 salgını nedeniyle, hemem hemen her sektörde olumlu veya olumsuz “yıkıcı değişim” başladı bile. Birçok araştırmacı ve bilim insanı radikal değişimler olacağını kabul ediyor ama net olarak durumu kestiremiyor. Zira bu salgın hastalığın ne zaman “tam anlamıyla” kontrol altına alınacağı bilinmediği gibi etkilerini ölçmek de oldukça zor. Kısıtlılık süresi uzakdıkça hem birey üzerinde hem de ekonomi üzerinde farklı etkiler ortaya çıkmaya başladı. Bazıları öngörülebiliyor, ancak bazı sürprizlerin ortaya çıkması bizi şaşırtmaması gerekiyor.

Evet bir değişim yaşanacak, fakat asıl soru “biz bu değişimi lehimize çevirebilecek miyiz?

Şirket bakış açısı ile, değişimi lehimize çevirmenin en güzel yolu, önce bulunduğumuz sektörü analiz etmek, sonra da diğerlerini araştırmak ve en nihayetinde gerekli hazırlıkları yaparak yeni iş modelleri veya “çıkış-giriş stratejileri” oluşturmaktır.

Sektör içinde yapılacak inovasyonlar ile bazılarında durumu kurtarmak mümkün olurken, ihmal edilmiş bazı alanlar ise bize fırsat sunmaktadır. Şimdi seçtiğim bazı sektörlere birlikte bir göz atalım.

Otelcilik. Salgın furyası geçse de yaşanan travma bu sektörde daha uzun süre kalacak ve bu nedenle o eski şaşalı günlerine çok uzun süre geri dönemeyecek. Burada radikal bir takım önlemleri almayı başarabilen oteller, hem ayakta kalacak hem de rakiplerinin önüne geçecektir. İnsanlar salgından sonra otelinize geldiğinde, temizlik ve hijyen konusunda çok hassas olacaktır. Hijyen şartlarını daha detaylı sorgulayacaktır. Otel yöneticilerinin kafa kafaya verip inovasyon yapmaları gerekiyor. Hijyen maliyetleri ve temizlik süreleri ile ilgili verimlilik çalışmaları yaparken, alınan tedbirleri ve hijyen sağlama yöntemlerini şeffaf bir şekilde misafirleri ile paylaşmalıdır.

Hem odalarda hem de ortak alanlarda, havadaki virüsleri anında yok eden, yeni nesil klima ve havalandırma sistemlerini hızlı şekilde temin edilmelidir.

Burada nasıl bir teknoloji kullanılabilir diye soruyorsanız, bilim adamları Ultraviyole C ışınlarının bir çözüm olabileceğini iddia ediyor. Bu yüksek enerji, DNA hasarı yaparak mikrobu/virüsü öldürüyor. Ultraviyole C salgın zamanlarında çok etkili olabilir. Ancak dalga boyuna çok dikkat edilmesi gerekiyor. 222 nanometre dalga boyundaki ultraviyole C insan derisine ve göze nüfuz edemiyor. Gözü bozmuyor. Ancak dalga boyu 222'yi geçerse insana zarar veriyor.

Bu hassas dengeyi sağlayacak veya farklı bir yöntemle bu işi çözebilecek olan “klima üreticilerinin” bu işe acil bir şekilde el atması gerekiyor. Hem kendileri hem de insanlık hep birlikte kazanıyor olacak.

Yazlık konseptde hizmet verenler otellerde alınacak tedbirlerden bir diğeri, misafirleri otele kabul etmeden önce ya sağlık raporu istemek ya da bulundurdukları sağlık ekibi ve hızlı test ekipmanları sayesinde misafirlerini sağlık taramasından geçirmektir.

Bulaşıcı hastalık taşıyan misafirler otele alınmayarak paraları iade edilecektir. Bu şekilde konaklayan misafirlerin sağlıkları güvence altına alındığından gönül rahatlığı içinde tatillerini geçirmiş olacaklardır. Bu olanaklara sahip olan ve bu yeni zorlayıcı kuralları koyabilen otel zincirleri eskisinden daha da güçlü birer marka olarak büyümeye devam edebilecektir.

Havayolu. Bu sektör, salgın sırasında en fazla zarara uğrayan sektörlerden biri oldu. Tüm dünyada önce dış uçuşlar sonra da iç uçuşlar durduruldu. Mevcut durumu kurtarmak için alınan aksiyonlara bakacak olursak; Amerikan Havayolu şirketi, uçaklarını kargo faaliyetine yönlendirdi. İngiliz Havayolu şirketi, hosteslerini sağlık sektörüne, hastanelere destek vermeleri için yönlendirdi. Bu tedbirler elbette geçici.

Havacılık sektöründe salgın geçse dahi, uzun vadeli kalıcı yenilikler gerekiyor.

Uçağa binmeden önce, havalimanında belirli noktalarda, teknolojinin de getirdiği olanaklar ile hızlı sağlık taramalarının zorunlu hale getirilmesi sürpriz olmasa gerek. Bu noktada bulaşıcı hastalık taşıyan veya risk grubunda olanlar uçağa alınmayacak; diğer taraftan da yolcular için yeni oturma koltukları tasarlanacaktır. Örneğin koltuğunuzdan tavandaki havalandırmaya kadar şeffaf bir malzeme ile izole edilebileceksiniz. Bu sistem hayata geçirilinceye kadar maske dağıtıtımı, kulaklık dağıtımı gibi standart olacaktır. Bazen zorunlu bazen de isteğe bağlı takılması istenecektir. Uçağa adımınızı atarken sizi karşılayan hostesler elinizi dezenfekte eden spreyler sıkacaktır. Bu uygulamalar standart hale getirilecektir.

Ayrıca otelcilikte olduğu gibi havayı sürekli temizleyen, virüsleri anından yok eden yeni nesil klima ve havalandırma sistemleri uçaklara da monte edilmelidir. Bunun için uçakların yenilenmesini beklemeye gerek yok. Tüm bu saydığım önlemler sayesinde uçuşlar eskisinden de çok daha güvenli hale getirilmiş olacağı için, olası yeni salgınlarda uçuşların tamamen durdurulmasına gerek kalmayacaktır.

Üretim. İçerisinde binlerce kalemin olduğu çok geniş bir alandan bahsediyoruz. Bu alandaki firmalar yoğun bir çabayla otomasyona geçmeli ve robotik çözümleri hızlandırmalıdır.

Çünkü çok geçmeden “El değmeden” üretildi kavramı ve buna simgeleyen logolar ürünlerin üzerine yerleşecektir.

Bu logoyu kullanma sertifikasına sahip olan şirketler güvenilir kurumlar olarak kabul edilecek ve rakiplerine göre çok daha fazla satış yaparak öne geçecektir. Zaman içinde bazı ürünlerin bu sertifikayı almaları zorunlu olacaktır. Burada değişime hızlı ayak uyduran şirketler “kazanan organizasyonlar” olarak öne çıkacaktır. Hangi çeşit ürünü üretirse üretsin, ister gıda, ister otomobil parçası, ister mobilya; üzerinde bulunan virüslerin insanlara bulaşma olasılığı her zaman mümkün olduğundan, tüm üreticilerin bu yeni iş modeli için hazırlıklara hemen başlaması gerekiyor.

Eğitim. Bu sektörde online, yani uzaktan bağlantı metoduyla eğitime geçiş hızlanacaktır. Hatta şu anda uygulamada olan Açık Öğretim benzeri yeni nesil okullar açılacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın izni ile ilköğretim düzeyine kadar inerek “Sanal Okullar” hayata geçecek ve bunlar sadece online eğitim vereceklerdir. Bu yeni eğitim modelinde ilk günden son güne kadar, ders, sınav, veli görüşmeleri hatta diploma töreni dahil herşeyin online olacağı okulların ortaya çıkması size ütopik gelmesin. Bunu sağlayacak teknoloji alt yapılarına zaten ciddi yatırımlar yapılıyor. Ayrıca internette 5G ve sonrasında 6G ile ekranlardaki sanal gerçeklik ciddi oranda artacaktır. Bugünkü koşullarını düşünmeyin. Ekranda konuştuğunuz kişinin elini sanal olarak sıkmanın ve onu hissetmenin mümkün olabileceğini hayal edin.

“Klasik eğitim” dediğimiz sınıf içi eğitim veren okullar da “dijital eğitim” için alternatif yedek sistemlerini kuracaklardır. Hatta bazı okullar “hibrid sisteme” bugün bile rahatlıkla geçiş yapabilirler. Örneğin sınıfta derse fiziksel olarak katılım %70 zorunlu tutulurken, kalan %30 luk süreyi online bağlantı ya da dijital ders kayıtlarının izlenmesi ile tamamlamak mümkün olabilir.

Tarım. Salgın hastalıklar bize bir gerçeği tekrar hatırlatmış oldu. Birinci önceliğimiz yemek, yemek ve yine yemek. Bir çok şeyi ikinci plana atabilir, öteleyebiliriz. Ancak yaşamak için, her gün ama her gün yemek zorundayız. Şimdi düşünün, büyük bir şehirde yaşıyorsunuz. Bir salgın, büyük bir deprem ya da savaş ortaya çıktı. Marketler boşaldı, restoranlar kapandı. Ne yapacaksınız?

Bir de şunu hayal edin. Bir çiftlik eviniz var. İçinde temel ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz ekinlerinizin, kümeste tavuklarınızın, ahırda bir inek veya birkaç koyunuzun olduğunu. Evinizin suyunu kuyudan ya da yakın bir nehirden taşıdığınızı, elektriğinizi evinizin çatısına yerleştirdiğiniz güneş enerjisi panellerinden sağladığınızı. Sizce açlıktan ölme ihtimaliniz var mıdır? Büyük şehirlerdeki o kaos var mıdır? Marketlere saldırmaya gerek var mıdır? Elbette hayır! İşte tam da bu nedenlerle doğaya dönüş, büyük şehirlerden köylere tersine göç hızlanmalıdır.

Yok biz yerimizden memnunuz, düzenimizi bozamayız diyorsanız sizin için alternatif bir çözüm daha var. Örneğin Dubai, tarımda teknoloji destekli iyi tarım akınını çoktan başlatmış bile. “Evlerde tarım” yapmanın mümkün olduğu bilincini aşılamak ve iyi tarım yöntemlerini öğretmek amacıyla festival düzenliyorlar. Amaç; ürünleri mevsimine göre yetiştirmek ve tüketmek. Bu sayede hem taze, besin değeri yüksek yiyecekler yenebiliyor hem de meyve ve sebzelerin binlerce kilometre uzaktan taşınması engellenerek karbon salımı azaltılmaktadır.

Ayrıca “VeggiTech” olarak adlandırılan sektör sayesinde tarım ile teknolojinin harmandandığı ilginç çözümler şimdiden kullanılmaya başlandı bile. Geliştirilen yazılım ile “QR kimlik kodu” sayesinde satın aldığınız sebze ile ilgili, örneğin ne zaman yetiştirildiği, hasat miktarı, kaç saat makina veya insan çalıştırıldığı, hangi tarladan geldiği gibi pek çok bilgiyi elde edebiliyorunuz. Tüm bu çalışmalar, gıda güvenliği gibi bu çok önemli konuya destek vermektedir.

Sağlık. Bu sektör her zaman önemliydi ama artık en önemli sektör haline geldi ve görünen o ki çok uzun yıllar da öyle kalacak. Sağlığımızın her şeyden daha değerli olduğunu Covid-19 salgınında daha iyi öğrendik. Özellike teknoloji bu sektöre el attığında harika işler ortaya çıkacaktır. Bu sektöre Health-Tech adı verilmektedir. Sağlık sektöründeki tüm alanlar, hastaneler, ilaç ve aşı endüstrisi, bağışıklığı geliştiren takviyeler, tanı kitleri, tıbbi cihazlar, labaratuvarlar ve diğer sağlık ekipmanları hepsi yıldız işler olarak büyümeye uzun yıllar devam edecektir. Bu salgına insanlar hazırlıksız yakalandı. Buradan çıkarılacak derslerle hem ciddi önlemler alınacak hem de yenilikler sayesinde bir sonraki salgınlar daha yumuşak bir şekilde atlatıldığı gibi, bugünlerde gündemde olmayan diğer ölümcül hastalıklar için de umutlar artacaktır.

Engelli dünyası. Gerçekten ihmal edilmiş ve gözlerden bilerek ya da bilmeyerek “ırak tutulmuş” bir dünya. DSÖ verilerine göre, dünyada bir milyardan fazla insanın engelli kategorisine girdiğini, bunların arasından yaklaşık 200 milyon kişinin ise ciddi işlev bozuklukları yaşadığını biliyor muydunuz? Zihinsel veya fiziksel engelli fark etmez, ailenizde veya yakın çevrenizde yaşayan bir engelli varsa onların yaşadığı zorluklara tanık olmanız kaçınılmaz. Onlara acımak, bir fayda sağlamadığı gibi geçici yardımlar da tatmin edici değil. Onlara sürdürülebilir ve katma değeri yüksek araç ve hizmetler sunmak gerekiyor. Bu alanda çok fazla sorun olmasına karşın, bu sorunlara sunulan çözüm uygulamalarında ciddi bir açık bulunmaktadır. Engelli dünyasına yönelik, yenilikçi girişimleriniz sayesinde hem o insanlara yardım edebilir hem de girişimcilik adına farklı başarı öyküleri yazabilirsiniz.

Örneğin zihinsel engelli çocuklara yönelik, öğrenme ile eğlenceyi birleştiren uygulamalara çok fazla ihtiyaç var.

Bu alanda yapılacak teknoloji temelli yatırımların geri dönüşlerinin diğer sektörlere göre daha hızlı olacağından şüpheniz olmasın. Şaşırtıcı bir şekilde bakir kalmış bu alanda engellilerin günlük sorunlarına odaklanmak proje üretmek için doğru başlangıç noktası olacaktır.

--

--

Hasan Ender’in Yeri

I write about philosophy, education, leadership, management, entrepreneurship, and stories from live & lessons.