Zararın neresinden dönersek kârdır!

Hasan Ender’in Yeri
4 min readApr 7, 2020

Bu değerli atasözümüz bugünün belki de en geçerli sözü haline geldi. Kabul edelim ki, bizi aşan kocaman bir sorunun içindeyiz. Covid-19 virüs salgını nedeniyle hem insan sağlığı, hem ülke ekonomileri, hem de çalışanların işleri tehdit altında. Neredeyse tüm işletmelerin, bireylerin ve devletlerin gelirleri düştü, düşmeye bir süre için de devam edecek.

Ekonomik olarak hemen hemen tüm sektörler olumsuz yönde etkilenmektedir. Birilerinin kazandığı, diğerlerinin kaybettiği bir durum yaşamıyoruz, herkes kaybediyor. Azınlıkta olan kazananları da istatistik kuralları gereği çok rahat konu dışında bırakabiliriz. Bir diğer önemli gerçek, salgın nedeniyle getirilen kısıtlamalar 1–2 ay sonra kalksa dahi, neden olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar kısa sürede çözülemeyecek.

Örneğin tedarik zinciri ciddi anlamda zarar gördü. Belki siz, krize çok sağlam bir nakit ile girdiniz ancak malzeme aldığınız tedarikçiniz sizin gibi şanslı değilse, malzemenizi daha geç ve daha pahalı alıyor olacaksınız. Daha kötü senaryoda ise tedarikçiniz iflas ettiği için malzeme bulmakta zorlanacaksınız. Özetle toplamda herkesin kaybettiği bir durum söz konusu.

Ayrıca bilimsel öngörülere göre, Covid-19’un İspanyol gribi gibi mutasyon geçirerek yeni virüs dalgası oluşturması mümkün. Bu gerçekleri, yani yeni normali kabul edip, değişim için hazırlık yapmalıyız. Bu yıkıcı değişimi görüp önlem alan, çalışanları ve diğer paydaşları ile işbirliği yapan şirketler, kendine yatırım yapan bireyler ayakta kalacaktır.

Şu an herkes ne yapıyor diye şöyle bir bakarsak, günlük rutin işlerin yanısıra; ekranlardan ve sosyal medyadan vaka sayısı ve can kayıpları takip ediliyor, devletler tarafından uygulanan kısıtlamaların ne zaman kalkacağı ile ilgili haberler bekleniyor. Oysa bu süreyi verimli geçirmek bizim elimizde.

Şirketlerin, küçük işletmelerin ve bireylerin artık geleceğe odaklanması gereken bir dönemdeyiz ve neyse ki bunun için yeterli zamanımız var!

Artık hiç birşeyin eskisi gibi olamayacağını kabul etmek ve mental olarak değişime kendimizi hazırlamak birinci ve en önemli adımdır. Yani, krizi izleyen değil, yöneten tarafta olmalıyız.

Burada her kurum ve birey için ayrı ödevler bulunmaktadır.

Büyük şirketler önce bulundukları mevcut sektörü tekrar gözden geçirmelidir. Bazı sektörlerin yok olacağını, gerileyeceğini, bazılarının da aksine yükseleceğini bilerek durum tespiti yapmalıdır. Burada kullanılabilecek en doğru yöntemlerden biri SWOT analizidir, yani Güçlü-Zayıf-Fırsat-Tehdit analizidir. Bu önemli çalışmayı yaparken de tüm insan kaynağını maksimum derecede kullanmalıdır.

Konuyla ilgili HBR Türkiye Nisan sayısında, bu savımı pekiştiren bir “Vaka Çalışması” var. Hikayeden bir alıntıyı paylaşmak istiyorum; Eliot:” Hiç de öyle değil, Bir CEO olarak güçlü olup şirketimi nasıl ve nereye doğru yönlendireceğimi bilmek benim görevim. Ekibimin planıma güvenmesi gerek.”

Normal dönemlerde dahi bu düşünce demode olmuşken, böylesine global bir krizi yalnız veya küçük bir grup ile yönetmeye çalışmak, büyük bir yönetim hatası olacaktır. CEO’lar, yönetim kurulları “ben biliyorum, ya da düşünmek-karar almak benim işim” demeyi bırakıp, herkesin görüşlerini alabileceği çalıştaylar kurmalıdır.

Sorunları yalnız değil, birlikte çözmelisiniz. Çalıştayı zaman kaybetmeden, evde zorunlu bulunduğumuz ve işlerin yavaşladığı bu dönemde çok rahat yapabilirsiniz. Proaktif olanların kazanacağı, bekleyenlerin kaybedeceği ve maalesef eskisinden daha “akıllı“ çalışılması gereken bir dönemdeyiz.

Küçük işletmeler, esnaflar ve zanaatkârlar salgın zamanında en çok etkilenen kesim oldu. Çünkü onlar zayıf mali yapıları ile krize hazırlıksız yakalandı. Dükkanlar, mağazalar ve küçük işletmeler… Bazıları devletin aldığı karar nedeniyle tedbir kapsamında kapanmak zorunda kaldı. Bunlara örnek verirsek kafeler, restoranlar, kuaförler, spor salonları, güzellik merkezleri, eğlence mekanları, alışveriş merkezleri. Kalan giyim, mobilya, lüks tüketim ürünleri gibi alanlarda satış yapanlar da talep olmadığından kendiliğinden kapandı.

Salgından sonra normalleşme döneminde bu alanlarda kısıtlamalar devam edebilir. Herkes kendi hijyen önlemlerini alarak ve bunu mağaza veya işletme girişinde şeffaf bir şekilde müşterisine tanıtarak güven vermelidir. Mevcut durumdan çıkarılacak bazı dersler var. Zorunlu bir şekilde işletmesini kapatanlar, yeni iş alanlarına yönlenmesinde yarar olabilir.

Örneğin şu anda, farklı ebat ve özellikte maske, eldiven, el dezenfektanı hatta virüs kitlerinin hepsini tek bir mağazada satan yok. Bu alanda büyük bir açık var ve ihtiyaçlar tek bir noktadan karşılanması mümkün değil. Gerekli yasal izinleri alıp, böyle bir mağaza açmak akıllı bir iş olabilir. Üstelik iş riski oldukça düşük. Her mahallede en az bir tane mağaza rahat iş yapacaktır.

Salgın sonrasını da düşünerek büyük gelir kayıplarına karşı yedek planınız devrede olmalı. Çıkardığımız derslerden bir diğeri, salgın zamanında restoranlar kapanıyor ama self-servis ve paket servis hizmeti verenler işlerine devam edebiliyor.

Paket servis modeli dışında bir yenilik yaparak, küçük bir araç ile seyyar lokanta açabilirsiniz. Sağlıklı yemekleri, çorbaları mahalle aralarında gezerek ve anonsla duyuru yaparak satış yapabilirsiniz. Gerekli yasal izinlerle ve hijyen şartlarını yerine getirdiğinizi gösteren uygulamalarınızı şeffaf bir şekilde paylaşarak, müşterinin müdaviminiz olmasını sağlayabilirsiniz. Belki ilk gün beklediğiniz talep olmayabilir. Fakat pes etmeyin. Kısa sürede mahalle sakinleri size alışacaktır ve sağlıklı ve çeşitli yemekleri emin olun satın alacaklardır. Bunun gibi daha pek çok fikir üretebilirsiniz. Önemli olan bugünden düşünmeye başlamak ve doğru zamanda harekete geçmektir.

Bireyler, salgından önceki dönemlerde de pek çok nedenle küçük ya da büyük ekonomik krizlerle karşı karşıya kalıyordu. Ekonomik krizlerde çalışanların bir bölümü işlerini hızlı bir şekilde kaybediyor ve yeni iş bulmak için çok uzun süre beklemek zorunda kalıyordu. Bugün dejavu yaşıyoruz.

Oysa çaresiz değilsiniz. İkinci bir mesleği olan, birden çok becerisi olan kişiler alternatif işlere hemen girebilir ve çalışmaya devam edebilir. Hep altını çizdiğimiz bir gerçek var. Bulunduğumuz yüzyılda, tek bir dalda ihtisas yapmak, tek bir yabancı dil bilmek yetmiyor. Bu kriterleri sağlayan milyonlarca insan var.

Sizi diğerlerinden ayıracak yeni özelliklere ihtiyacınız var. Bunların ne olabileceğini araştırın. Mevcut bir işte çalışırken dikkatli bir gözlemle bulabileceğiniz gibi, etrafınızdaki kişilere danışabilirsiniz. Yeni trend meslekleri bulmak inanın zor olmayacaktır.

Bugün, salgın nedeniyle işini kaybedenlerden biriyseniz, ya da bir işiniz var ama işsiz kalma riskiniz varsa, evde geçen boş zamanı fırsata çevirebilirsiniz. Bilgi ve becerilerinizi geliştirebilir, çalışabileceğiniz yeni alanların neler olabileceğini araştırabilirsiniz. Şu anda online eğitim veren bir çok eğitim firması var. Buralardan alacağınız eğitimler ile iş görüşmelerinde fark yaratabilirsiniz. Eğer mali durumunuz ve zamanınız el veriyorsa, size uygun yeni bir ihtisas dalı bile seçebilirsiniz. Çift ana dal veya yandal için akademik kurumlara başvurabilirsiniz.

Sonuç olarak, eğer içinde bulunduğunuz sektörün gerileyeceğini düşünüyorsanız, işinizi kaybetme riskiniz varsa şimdiden gelecek vaat eden işlere ve sektörlere girmek için A-B-C planlarınızı hazırlayın ve fizibilite çalışmalarına başlayın. Eminim sizlerden müthiş iş fikirleri ve projeler çıkacaktır.

O halde neyi bekliyoruz?

--

--

Hasan Ender’in Yeri

I write about philosophy, education, leadership, management, entrepreneurship, and stories from live & lessons.